© Erzincan'ın Sesi | Erzincan'ın ve Bölgenin Haber Sitesi

Türkiyede 100 binden fazla kadın meme kanseri

Florence Nightingale Hastaneleri Meme Sağlığı Merkezi Direktörü Prof. Dr. Vahit Özmen: Şu anda Türkiyede yaşayan ve meme kanseri teşhisi olan 100 binin üzerinde kadın bulunuyor. Meme kanseri tedavisinde başarı oranı artık yüzde 100e yaklaştı (Ülke olarak) Elimizde çok özel ilaçlar, tedavi yöntemleri, cerrahi teknikler, ameliyatlar, onkoplastik cerrahi, radyoterapi var. Türkiye, dünyada meme kanserinin tedavisinde ücretsiz olarak tüm olanakları hastalarına sunan ender ülkelerden Obezite, meme kanserinde önemli bir risk faktörü. Kadınlar, (meme kanserini engellemek için) şişmanlamayacak, dengeli, düzgün, mevsime ait meyve ve sebzelerle beslenecek, düzenli olarak egzersiz ve spor yapacak İstanbul Bilim Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Coşkun Tecimer: Meme kanserinin tanısındaki ilerlemeler sayesinde artık hastalığı çok daha erken yakalama şansına sahibiz İstanbul Bilim Üniversitesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ahmet Okay Çağlayan: Ailesinde meme kanseri ya da diğer kanser türleri görülen bireylerin kliniklere başvurmasını öneriyoruz

İSTANBUL (AA) Florence Nightingale Hastaneleri Meme Sağlığı Merkezi Direktörü Prof. Dr. Vahit Özmen, şu anda Türkiye'de meme kanseri teşhisi konan 100 binin üzerinde kadın bulunduğunu belirterek, "(Ülke olarak) Elimizde çok özel ilaçlar, tedavi yöntemleri, cerrahi teknikler, ameliyatlar, onkoplastik cerrahi, radyoterapi var. Türkiye, dünyada meme kanserinin tedavisinde ücretsiz olarak tüm olanakları hastalarına sunan ender ülkelerden." dedi.

İstanbul Bilim Üniversitesi 10. Onkoloji Günleri, "Meme Kanserinde Güncel Yaklaşımlar" ana temasıyla İstanbul Florence Nightingale Hastanesi'nde gerçekleştirildi.

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi de olan Prof. Dr. Özmen, etkinlik kapsamında AA muhabirine yaptığı açıklamada, İstanbul Bilim Üniversitesi'nin, kanser konusunda araştırmaların dile getirildiği onuncu toplantısının gerçekleştirildiğini söyledi.

"Toplantının amacı ülkemizde son 20 yılda 2 kattan fazla artan meme kanserine dikkat çekmek ve bu konudaki yenilikleri bilim adamları ve meslektaşlarımızla paylaşmak." diyen Özmen, bunu daha sonra hastalara yansıtmayı hedeflediklerini bildirdi.

Özmen, meme kanserinin dünyada en sık görülen kanser türü olduğu bilgisini vererek, geçen yıl içinde tüm dünyada 2 milyon 200 bin kadına meme kanseri tanısı konulduğunu, 2017'de Türkiye'de yeni tanı konulan kadın sayısının 2025 bin civarında olduğunu aktardı.

Türkiye'de meme kanserinin gittikçe arttığını belirten Özmen, "Türkiye'deki sıklık giderek artmakta. Bu artışta kadınların yaşam tarzındaki değişiklikler, doğurganlığın azalması, süt verme süresinin kısalması, erken adet görme, geç menopoz ve obezite önemli risk faktörü olarak karşımıza çıkmakta." diye konuştu.


"Meme kanserinde tanı ve tedavide ciddi gelişmeler var"


Özmen, meme kanserinin hem tanısında hem de tedavisinde çok önemli, ciddi değişikliklerin söz konusu olduğunu kaydederek, şu ifadeleri kullandı:

"Bunların başında hem tanıyı hem taramayı hem de tedaviyi kişiye özel yapmak geliyor. Çünkü hastalarda kanser kendisine özgü farklılık göstermekte. Bu nedenle her hastayı taşıdığı risklere göre tarama programına alıp ona göre tanısını koyup tedavisi yapmak lazım. Bugün hem tanıda hem tedavide hastaların, kişilerin genlerine bakılmaktadır. Bir risk grubunda olup olmadığını tükürük testi yapılarak araştırılabilmekte. Ona göre taramanın sıklığı belirlenmekte. Meme kanseri teşhisi konulanlarda ufak bir tümör parçasından tümörün genetik yapısına bakılarak kemoterapi yapılıp yapılmayacağına karar verilmektedir. Ayrıca kendi merkezimizde hastaların yüzde 80'inde memeyi koruma şansımız var. Bu, onlar için bir avantaj. Onkoplastik cerrahide hastaların sağlıklı bir şekilde memesi korunarak ve estetik olarak iyi bir görüntüye yaşamlarını sürdürmeleri mümkün."

Özmen, radyoterapide de önemli değişiklikler olduğunu belirterek, burada hastaların tedavi süresinin 7 haftadan 3 haftaya indirilebildiğini vurguladı.


"Günde 1015 adım yürüyün, mevsimsel meyve ve sebze yiyin"


Prof. Dr. Özmen, meme kanserinin riskini azaltılmasına ilişkin uyarılarda bulunarak, "Kadınlar haftada en az 56 gün egzersiz yapmalı. Günde 1015 bin adım atarak yürüyüşle bunu gerçekleştirebilirler. Başta meme kanseri olmak üzere tüm kanserlerin riskini azaltmada bu önemli. Ayrıca beslenmeye dikkat edilerek obeziteden kaçınılmalı." dedi.

Obezitenin meme kanserinde önemli bir risk faktörü olduğunu dile getiren Özmen, "Yani kadınlar şişmanlamayacak, dengeli, düzgün, mevsime ait meyve ve sebzelerle beslenecek, düzenli olarak egzersiz ve spor yapacak." diye konuştu.

Özmen, kadınlara 20 yaşından sonra bu konuda muayeneye başlaması, 2040 yaş arası 3 yılda bir, 40 yaşından sonra her yıl muayene olması uyarısında bulunarak, doktorun önerdiği aralıklarla mamografi çektirilmesi gerektiğini vurguladı.

Mamografi konusunda doğru olmayan söylemlerin bulunduğuna dikkati çeken Özmen, "Bugün mamografi, meme kanserinin erken tanısında kullanılan ve meme kanserinde ölümleri ciddi şekilde azaltan tek yöntem. Elimizde başka bir şey yok." ifadelerini kullandı.

Özmen, mamografinin ABD'de ve Avrupa'da 50 yıldan fazla süredir kullanıldığının altını çizerek, yanlış bilgilerle kadınların olumsuz etkilenmemesi gerektiğine işaret etti.

Şu anda Türkiye'de yaşayan ve meme kanseri teşhisi olan 100 binin üzerinde kadının bulunduğunu belirten Özmen, "Meme kanseri tedavisinde başarı oranı artık yüzde 100'e yaklaştı. Eskiden, 20 yıl önce, meme kanserinde ortalama yaşam süresi yüzde 86 ise bugün yüzde 90'ın üzerinde. Elimizde çok özel ilaçlar, tedavi yöntemleri, cerrahi teknikler, ameliyatlar, onkoplastik cerrahi, radyoterapi var. Türkiye, dünyada meme kanserinin tedavisinde ücretsiz olarak tüm olanakları hastalarına sunan ender ülkelerden bir tanesi." değerlendirmesinde bulundu.


"Meme kanserinde başarı oranı arttı"


İstanbul Bilim Üniversitesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Coşkun Tecimer, bu yıl onuncusunu gerçekleştirdikleri etkinliğe ilk olarak 2009'da Sapanca'da başladıklarını, sonra bir süre Abant'ta gerçekleştirdiklerini, bu yıl da İstanbul'da düzenlediklerini aktardı.

Onkoloji Günleri'nde her yıl farklı konuları işlediklerini dile getiren Tecimer, bu yıl meme kanserini ele aldıklarını, bu kanser türünün kadınlarda ve gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de en sık görülen kanser türü olduğunu söyledi.

Tecimer, "Yıllar önce meme kanseri ile ilgili yine bir toplantı yapmıştık İstanbul Bilim Üniversitesi Onkoloji bölümü olarak. Bu yıl tekrarlamak istedik. Çünkü meme kanserinde, onkolojideki gelişmeler, yeni keşifler ve buluşlarla gerek tanıda gerek tedavide büyük ilerlemeler kaydedildi. Özellikle cerrahi öncesi veya sonrasında veya vücuda yayılmış hastalıkta daha gelişmiş tedavi yöntemleri devreye girdi." diye konuştu.

Hedefe yönelik tedavilerde yeni yöntemlerin de ortaya çıktığını ifade eden Tecimer, bu yüzden bu rahatsızlığı yeniden ele almak, son gelişmeleri değerlendirmek ve tecrübeleri paylaşmak adına bu yıl ana gündemin yeniden meme kanseri olduğunu bildirdi.

Tecimer, meme kanserinin tanısındaki ilerlemeler sayesinde artık hastalığı çok daha erken yakalama şansına sahip olduklarını kaydederek, "Bu bizim için de hastalar için de avantaj. Daha kolay tedavi edilebiliyorlar. Tedavide de çok yeni ilaçlar geliştirildi. Hedefe yönelik tedavilerden immünoterapiye, hormon tedavisine kadar uzanan bir yelpazede yeni ilaçlar ortaya çıktı." dedi.

Vücuda yayılmamış meme kanserinde büyük oranda sağ kalım başarısı yakaladıklarını dile getiren Tecimer, başarı oranının çok daha yukarılara geldiğini, bunda patolojinin de etkili olduğunu bildirdi.

Tecimer, iki gün süren etkinlik sayesinde meme kanserinde ortaya çıkan yenilikleri ele aldıklarını ve özetlediklerini belirterek, hastalığın tedavisi için bu bilgilerin paylaşımının öneminden bahsetti.


"Kanserlerin yüzde 510'u kalıtsal yatkınlıkta"


İstanbul Bilim Üniversitesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Ahmet Okay Çağlayan, kanserin kompleks bir genetik hastalık olduğunu belirterek, meme kanserinin de farklı olmadığını söyledi.

Kalıtsal kanser vakalarının, toplam kanser hastalıklarının yüzde 510'unu oluşturduğunu dile getiren Çağlayan, "Biz genetik testler uygulayarak kalıtsal kansere yatkınlığı olan kişileri tespit edebiliyoruz. Böylelikle koruyucu izlemeye alabiliyoruz ve kanserleri erken tespit edebiliyoruz. Ona yönelik tedavi de mümkün olabiliyor." dedi.

Çağlayan, kalıtsal kanserlerin hasta ile birlikte ailelerini de ilgilendirdiğine değinerek, "Bu yüzden ayrıca önem arz ediyor bu hastalık. Biz multidisipliner yani farklı tıp bilimi alanlarından hocalarımızla bir araya gelerek hastaları, hasta bazında değerlendirerek en doğru tanı ve tedaviye ulaşmalarını sağlamaya çalışıyoruz." diye konuştu.

Doç. Dr. Ahmet Çağlayan, "Ailesinde meme kanseri ya da diğer kanser türleri görülen bireylerin kliniklere başvurmasını öneriyoruz." uyarısında bulundu.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER